ULUSAL İLETİŞİM AĞI

18 Eylül 2010 Cumartesi

Gözlerinde Umut Yoktu...

Ankara’nın Keçiören Atatürk Çocuk Yuvası ve Kız Yetiştirme Yurdu, her yıl bahar aylarına girerken, kız öğrencilerin hazırladıkları çeşitli eserlerin sergilenmesi için bir kermes düzenler. Bu kermeslere arkadaş grubumuzla her zaman katılıp çocuklarla tek tek konuşur onların ürettiği eserlerden bir şeyler alırız.

Yetiştirme yurtlarındaki ilkokul ve lise çağlarındaki çocukları ziyarete gittiğinizde, önce sizi tanımak isterler, gözlerinizin içine derin derin bakarlar, sevgi dolu bir ışıltı ararlar. Yoksa, içlerine kapanıverirler, sorduğunuz sorulara artık hep kaçamak yanıtlar alırsınız.

Çocukların en büyük ihtiyacı, sevgi (!) dolu bir kucaklamadır. Grubumuzdan birçok bayan arkadaşımıza sarılıp dakikalarca öylece oturduklarını görünce, yaratılan her canlı gibi sevgi ihtiyaçlarını yüreğinizde hissedersiniz.

Sevgi dolu kucaklamanın yanına koyduğum ünlem işareti işin en tehlikeli boyutunu ortaya koyar.

Yurtları ziyaret ettikten sonra arkadaşlardan ayrılır etraflarındaki kahvehaneleri gezip insanlara bakarım. Hepsini suçlamak, eleştirmek haksızlık olur ama genellikle bu çocukları arabaya alıp gezdiren veya birbirlerine tavsiye eden genç, yaşlı erkeklerin konuşmalarına bizzat şahit oldum.

Türkiye’de il ve ilçelerde, İnsan Hakları İlçe Kurulları şikayetlerin azlığı karşısında kendilerine iş ararlar. “İnsan haklarını koruma” işi arayanlardan biri de görev yaptığım Çankaya İnsan Hakları İlçe Kuruludur. Sık sık karakolları ve nezarethaneleri ziyaret eder, onlar bitince Seyranbağları Çocuk Yetiştirme Yurduna ziyaretler yapardık. Bu ziyaretler sırasında çocuklara yaşlarını sorduğunuz zaman hep bir yaş küçük söylerler. Arkadaşları hemen atılır, “hayııır hocaaam, O, 17 yaşında, 16 dediğine inanmayın”.

Bu çocuklar yaşıtlarının aksine büyümek istemiyorlar. Çünkü büyümek demek, yurtlardan ayrılmak anlamına geliyor. Yönetmelikler ne derse desin, büyümek, belirsiz bir geleceğe, korunmasız bir dünyaya öylece bırakılıvermek demek. On sekiz yaş sonrası eğer yüksek okulu kazanmamışsan, artık yuvadan (!) uçmanı emrederler. Ya sonra…

Kermesteki eğlenceden sadece birkaç kare boyalı yüz çekebildim. Fotoğrafları bilgisayara yüklediğimde çocukların gözlerine baktım.

Bir portre fotoğrafında gözler size her şeyi anlatır. İnsanın içinde durduğu mekan, o anda hissettiği duygular gözlerine çok iyi yansır.

Bu fotoğraflar da öyle, çocukların yüzleri rengarenk boyalı ama gözlerinde bu yaşlarda olması gereken mutluluğun kırıntıları bile yok.

Gözlerde umut olmayınca, yüzlerdeki eğlence boyasının da bir anlamı kalmıyor.

İşte, herkese üç çocuk yapın diye talimat veren siyasilerin bilemedikleri de bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder