Tekel işçilerinin eylemi, 15 Aralık’ta, karlı bir Ankara gecesinde başladı. 16 Aralık’ta, Abdi İpekçi Parkında eylem devam ederken, soğukta güvenlik güçlerinin tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz ile grubu dağıtmak istemeleri üzerine, Bayındır Sokak’ta Türk-İş Konfederasyonu önünde devam etti.
Dondurucu soğukta ıslanan elbiselerini kurutmak için Türk-İş’e sığınan işçilerin bir bölümü aşırı gazdan nefes alamayacak durumdaydılar. Ankara Tabip Odası üyeleri tarafından acil tedavileri yapılan üyeler ambulanslarla hastaneye taşındılar. Yarısından fazlası sonraki on gün içinde ağır gribe ve zatürreye yakalandılar. Direnişin dördüncü gününde, Türk-İş önünde oturma eylemleri başlatıldı. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasi partiler işçilere tek tek destek ziyaretleri yapmaya başladılar.
Gece karton kutuların üzerinde oturup, teneke içinde ateş yakarak ısınmaya çalıştılar. Eylemin ilerleyen günlerinde iple gerilen derme çatma naylon tentelerle başlayan barınma serüveni, daha sonraki günlerde acemilikleri gidince, direkli, sobalı kondularla devam etti.
Tekel işçileri 78 gün süren eylemleri sırasında açlık grevleri yaptılar. Birçoğu şekerli su içmeyi bile reddetti. Konfederasyonun konferans salonuna kurulan revir ve salonun önüne kurulan yataklarda yalnızca açlık grevi yapanlar yatırıldı. Onlarca işçi hastaneye taşındı.
Hamdullah Yıldız adlı bir işçimiz sabah erkenden namaza giderken Mithatpaşa Caddesinde karşıdan karşıya geçerken alkollü bir sürücünün kullandığı jipin altında kalarak yaşamını yitirdi. Bir kadın işçi sabah gelen telefonla çocuğunun ölüm haberini aldı.
Birkaçı da bu eylem sırasında annesini ve babasını yitirdi. Çocuklara eylem boyunca anneanneleri, babaanneleri, teyzeleri, dedeleri baktı. Her işçinin cebinde elini atıp hemen çıkarıp öptüğü çocuklarının fotoğrafları vardı.
Bu eylemde insana özgü ne varsa gördüm. Yardımlaşmayı, ihaneti, cesareti, kararlılığı ve direnme gücünü. Bir tek korkuyu göremedim.
Ta ki eyleme katılan bir işçinin küçük kızının bu fotoğrafını çekene kadar.
Babasını aylardır görmemişti. Her gece annesi televizyon haberlerinde tekel işçileri dendiği zaman onları susturuyor, gazı, suyu, jopu, soğukta direnen işçileri görünce belki de ağlıyordu.
Çocuklar babalarını görmeye Ankara’ya geldiklerinde babalarına sarılmış öylece kalmışlardı. Babanın gözlerinde yorgun da olsa mutluluk vardı. Küçük kız, çadırların önünden geçen insan kalabalığını görünce korkmuştu.
Tekel eylemi 78 gün sonra 2 Mart 2010 günü bitirildi. Çadırlar söküldüğünde ortalığı derin bir sessizlik aldı. Birçok işçi ağlıyordu. Sobalı çadırların içinde kalan bir ağaç sıcaktan yeşillenmişti. İşçilerin birçoğu 4-c denilen kölelik düzenine geçmeye mecbur bırakıldılar. Bir kısmı da direnmeye devam ediyorlar.
http://www.0-18.org/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder