ULUSAL İLETİŞİM AĞI

1 Mayıs 2011 Pazar

Çilek Ağacı…

Sofrada yediğim nohut yemeği sert çıkınca “bu nohuttan aslında iyi leblebi olur” dediğimde, karşımda oturan üniversite öğrencisi şaşkın bakışlarla, “leblebiyi nohuttan mı yapıyorlar hocam” deyivermişti. O grupla olan toplantılarımız sonucunda çileğin ağaçtan toplandığı gibi birçok şeyi yanlış bildiklerini görünce şaşırmıştım.

Sonra bunu bir eğitimci arkadaşımla paylaştığımda, bana, Eğitim-Sen Sendikasının bir açıklamasını göndermişti. Onun saydığı ve sonu “S” ile biten sınavların türleri o kadar çoktu ki.

Bir öğrenci ilköğretimden yükseköğretim sonuna kadar 16 yıllık eğitim hayatı boyunca yaklaşık 750 zorunlu sınava giriyor. Bu sınavlar içinde en önemlileri ise ortaöğretime geçiş için girilen Seviye Belirleme Sınavları ve gençlere üniversite kapısını açan ÖSS.

SBS ve ÖSS’ye hazırlanmanın maliyeti ise bir hayli ağır. Orta gelirli bir veli çocuğunu SBS’ye hazırlamak için 12 bin 700, üniversiteye giriş sınavlarına hazırlamak içinse 18 bin 500 TL harcama yapıyor.

Dershanelere devam eden öğrencilerin yüzde 12’si KPSS, yüzde 20’si SBS, yüzde 60’ı üniversiteye yerleşmek için girilen Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı’na (LYS)hazırlanıyor.

Orta direk bir aile çocuğunu SBS’ye hazırlamak için ortalama olarak 4. sınıfta 1.300, 5. sınıfta 1.500, 6. sınıfta 2.800, 7. sınıfta 3.300, 8. sınıfta 3.800 harcıyor. SBS’ye hazırlanmanın maliyeti 12 bin 700 TL’i buluyor.

ÖSS’ye hazırlanmanın bedeli ise 9. sınıfta 4.000, 10. sınıfta 4.000, 11. sınıfta 4.500, 12. sınıfta 6.000 toplamda 18.500 TL.

Üniversiteye girmekle de sorunlar bitmiyor. Üniversite sonrasında da kamuda çalışmak için Kamu Personeli Seçme Sınavı’nı (KPSS) geçmesi gerekiyor. KPSS’ye hazırlanmanın bedeli ise yıllık ortalama 3.000 TL.

Bütün bu sınavlar göz önüne alındığında 10 yılda sınavlara hazırlık için harcanan miktar 34.000 TL’yi buluyor. Aslında gençler 20’li yaşlara geldiğinde yaşamlarının 10 yılını sınavlara hazırlanarak geçiriyorlar.

Sınavlı eğitim sistemi bir yandan çocuk ve gençlerimizin en güzel yaşlarını sınavlara hazırlanarak geçirirken, bir diğer çocuğu geride bırakmak için daha çok çalışmaları gerektiğini onlara aşılıyor.

Çocukluklarını yaşayamayan hayatı boyunca girmesi gereken 750 sınava hazırlanan genç, hayata dair hiçbir pratik bilgiye bile sahip değil. Bir üniversite öğretim üyesi, “bize geldiklerinde servisle, okula, kursa gitmekten yolda yürümeyi unutan, kırmızı ışığa aldırmayan, sürekli kulaklıkla müzik dinleyerek yürüyen, içine kapanık bir nesille karşılaşıyoruz.” değerlendirmesini yapmıştı.

Kiminin annesi bileziklerini satıyor, kiminin babası arabasını satıyor. Üniversiteyi bitiren gencin iş bulması bari mümkün olsa. O da bir hayal.

Sonuçta 750 sınavı başarı ile vermiş, üniversiteyi kazanmış, binbir güçlükle bitirmiş, iş arayan ve hala çileğin ağaçta yetiştiğini sanan morali yıkık bir gençlik var karşımızda.

Türkiye’nin genç nüfusunu artı puan olarak görenler, bu gençlerin karnının nasıl doyacağını da söyleyebilseler keşke.




Kaynak gösterimi:  www.0-18.org 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder