Tayland’a giden bir arkadaşım, ülkenin milli sporu olan Tayland kick boksu için üç yaşında çocukların eldiven takılıp ringe çıkarıldıklarını anlatıyordu.
Üç yaşındaki çocukları kıyasıya yumruk, tekme birbirleri ile dövüştürenler aslında bir yandan da bahis işlerini yürütenlerdi.
Tayland, bir yandan doğal güzellikleri bir yandan da seks turizmi ile son yıllarda turizmde parlayan ülkelerin başında geliyor. Akşama kadar tapınaklar, kanallarda kayıklarla gezenler, gece 21’den sonra barlar sokağına gidip genç bir bedeni kiralamak için etrafa bakıyorlar. Genç bedenlerin bir kısmı kadın, bir kısmı da on yaşından itibaren hormon tedavileri ile kadınlaştırılan erkek çocuklarından oluşuyor. Erkek çocuklar biraz büyüdükten sonra da ameliyatla kadınlaştırılıyorlar.
Tayland’ın aslında turizm adı altında uluslararası kapitalizme sunduğu kendi halkının seks köleliği. Artık çalışamayacak kadar yaşlanan kadın ve erkekler, ellerinde birkaç baht ile köylerine dönüyorlar.
Hindistan’da üç yaşındaki kızlar halı örmeyi öğreniyorlar. Kızlar günde 12-14 saat çalıştıktan sonra birlikte kaldıkları evlere gidip, bir tek aksam üstü doyuruyorlar. Sabah çıkarken biraz çay ve pirinç, öğlen yemeği verilmeden, aksama kadar çalışmak zorundalar. Birkaç yıl önce bu atölyelerde inceleme yapan İnsan Hakları Enstitüsü uzmanı, kızların parmaklarının falçata ile kesik olduğunu fark edince soruyor ve acı gerçeği raporunda şöyle yazıyordu; “Kızlar üç yaşından itibaren halı örmeyi öğreniyorlar. Parmakları küçük olduğu için büyüklerin atamadığı sık düğümü onlar atıyorlar, o yüzden küçük çocuklar çalıştırıyor. Hep oturmaktan bedenleri gelişemiyor. Beş altı yaşlarında ustalaşıyorlar, uykusuzluğa dayanamadıkları için ellerini falçata ile kesiyorlar, işveren kanları halıya bulaşmasın diye bir iki saat uyumalarına izin veriyormuş, ama bu sonradan dayaklı cezaya dönüşmüş.”
Az ilerde Dünya’nın sevdiği fıstık kaju’nun üretim atölyesi, yine kızlar çalışıyor. Onların da tonlarca fıstıktan birkaç tanesini bile yemeleri yasak. Yedikleri ve yakalandıkları anda o günkü ücretlerini alamıyorlar. Kızlar bu yüzden sakız bile çiğnemiyorlar, yukarıda kendilerini gözetleyenler fıstık yediklerini sanmasınlar diye.
Fas’ın ortasındaki Meknes şehri meydanı. Adamın biri boks eldiveni kiralıyor. İki çocuk harçlıklarını verip, caddenin ortasında birbirlerine kıyasıya vuruyor. Birkaç dakika sonra adam elindeki sopa ile onları ayırıp birini galip ilan ediyor. Dövüşen çocukların etrafında onlarca adam “vur vur” diyerek gülüşüyorlar.
Eski Romanın arenasındaki gladyatör dövüşünden, horoz, boğa, deve güreşlerine kadar insanoğlu nedense birbirleri ile kıyasıya dövüşen canlıları izlemeyi seviyor. Birinin hayatta kalma kavgası, seyredende nedense mutluluğu oluşturuyor.
Tayland’lı üç yaşındaki boksör, on yaşında kadınlaştırılan erkek çocuğu, on dördünde fahişeliğe başlayan kızlar, üç yaşında uyumak için elini kesen Hintli çocuklar, Brezilya’da polisin “bunlar çoğaldı yine” diye öldürdüğü yoksul çocuklar, bizim ülkemizde de küçük yaşında kiralanan çocuk tarım işçileri, sokak dilencileri, mendil satıcıları, uyku ilacı verilen bebek dilenciler gibi binlerce örnek, çocuk haklarını korumak için insanlığın daha kırk fırın ekmek yemesi gerektiğini gösteriyor.
Şimdi de, Somali’de bir kadın bebeğini gömecek bir boş yer arıyor.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder