Aksaray’dan
Karapınar yoluna saptığınızda Emirgazi ilçesi karşılar sizi. Aslında
Anadolu’nun tam ortasında ve Konya’ya bir buçuk saat mesafede olmanıza karşın
köylerin görünümü ürkütücüdür. Birkaç kerpiç damlı ev, birkaç hayvan ve
kilometrelerce sonra birkaç benzer ev daha.
Konya
gelişmişlik düzeyi açısından il olarak ön sırada gelmesine rağmen, köyleri
adına köy değil de mezra denebilecek kadar küçüktür.
Yalnızca
Konya’mı? Ankara’nın yanı başında yolunuz Polatlı ve köylerine düştüğünde de
aynı şeyi görürsünüz. Küçük köyler, terk edilmiş ilkokullar ve taşımalı eğitime
“taşınan”
çocuklar. Konya, Ankara, Kayseri gibi büyük illerin yanıbaşındaki köylerle tüm
Anadolu’da işsizlik göçleri nedeniyle köyler boşalmış, okullar yıkık dökük bir
hale gelmiştir...
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 2009-2010 eğitim
öğretim yılında 668 bin 142 öğrencinin taşımalı eğitimi için 428 milyon
130 lira taşıma bütçesi, 188 milyon 766 lira yemek ödenek bütçesi ayrıldığı
belirtiliyor.
Yerleşim biriminde okul bulunmayan, doğal afet ve başka nedenlerle
okul binası kullanılamayacak derecede hasarlı olan, 1., 2. ve 3. sınıflarda
toplam öğrenci sayısı 10’dan az olan, yerleşim birimindeki ilköğretim okulunda
4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar için yeterli sayıda derslik bulunmayan ve bu
sınıflardaki toplam öğrenci sayısı 60’tan az olan bölgelerde taşımalı eğitim
yapılıyor. Taşımalı eğitim, bu yıldan itibaren ilköğretimin yanı
sıra liselerde de uygulanmaya başlanacak. Başta kızlar olmak
üzere, bulunduğu yerde lise olmayan öğrenciler, lise bulunan yerlere
servislerle taşınacak. Bu uygulamadan, ilk aşamada 50 bin öğrenci yararlanacak.
2010-2011 eğitim öğretim yılında orta öğretimde de bazı yenilikler uygulamaya
konulacak. Yeni uygulamaların başında, özellikle kırsal kesimde uygulanan
taşımalı eğitim sistemine orta öğretimin de dahil edilmesi geliyor. Bu
eğitim-öğretim yılında, ilk aşamada başta kızlar olmak üzere liselerde okumak
isteyen 50 bin öğrenci taşımalı eğitimden yararlanacak.
Bu
konuda ilginç olan, taşımalı eğitimin birçok gelişmiş ilin hemen yanı başında
yapılıyor olması. Örneğin Kayseri’nin Oymaağaç Mahallesi'nde yaşayan çocuklar,
okula at arabasıyla gidip geliyor. Bu konudaki haber ise aynen şöyle;
“10 kilometrelik yolu mahallede yaşayan
"Hacı Baba" lakaplı Mehmet Kocaman (70)'a ait at arabasıyla kat eden
çocuklar, yetkililerden sorununa çözüm bulmasını istedi. Yolculuktaki aksamalar
nedeniyle çoğu zaman okula geç kalan öğrenciler, bir saatlik yolculuğun çok yorucu
olduğunu ifade etti. At arabalı taşımalı eğitim, Yerel Yönetimler Yasası'yla
birlikte büyükşehir sınırlarına dahil edilerek mahalle haline getirilen Merkez
Kocasinan İlçesi'nin Oymaağaç Mahallesi ile Anbar Mahallesi arasında yapılıyor.
Mahallelerinde okul olmadığı için Anbar İlköğretim Okulu'na gitmek zorunda
kalan öğrenciler, her gün saat 07.00'de yola çıkıyor. Çocuklar, ilk derse
yetişebilmek için erkenden yola çıkmak zorunda kaldıklarından birçoğu
kahvaltısını at arabasının üzerinde yapıyor.
Çocuklar, okumak için her sabah ve akşam 10
kilometrelik yolu at arabasının üzerinde kat ediyor. Yolculuklarının 2
kilometrelik bölümünü ise şehirlerarası trafik geçişinin sağlandığı çevre
yolundan yapıyorlar. Öğrenciler 5 yıldan beri aynı çileyi çekiyor. Mehmet
Kocaman ise ileri yaşı nedeniyle hastalandığında çocukların bazen okula geliş
gidişlerinin aksamasına neden oluyor. Aralarında Mehmet Kocaman'ın torununun da
bulunduğu öğrenciler, bazı günler köy sakinlerinden birisinin kendilerine eşlik
etmesiyle yola çıkıyor.
"Hacı Baba" diye seslendikleri
eğitim gönüllüsünün atının çektiği arabaya doluşan çocuklar tehlikeli yolculuğa
başlıyor. Yaşlı adamın hastalanması halinde ise yerine aynı okulda okuyan
torunu geçiyor. Servis olmadığı için okul yolunu at arabasıyla kat eden öğrenciler
için yolculuğun en tehlikeli kısmı ise Kuzey Çevreyolu'na bağlantıyı sağlayan
karayolunda başlıyor. Ters yönden karşıdan gelen araçların arasından 2 kilometre giden
öğrenciler yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra okula ulaşabiliyor.
Öğrenciler, at arabalı yolculuklarının son bulması için servis istediklerini
dile getirdi.”
Taşımalı eğitim aslında kendi başına bir
sorun değil, birçok sorunun ortak sonuçlarından yalnızca birisi. Tarımsal
politikaların yanlışlığı sonucunda, tarımsal üretimin düşmesi, köylerdeki geçim
sıkıntısı nedeniyle kente iş aramaya giden gençler köylerin boşalmasına neden
oldu. Köylerde, köyü bekleyen yaşı ellinin üzerinde yaşlılar kaldı. Türkiye’nin
kırsal nüfusu süratle azalırken, büyüyen kent nüfusu köyden gelenlere iş yaratamadı.
İşsizlik, yoksulluğu, yoksulluk cahilliği
körükleyince, “beni taşıyarak mı
eğiteceksiniz, beni taşıyarak mı üniversiteye hazırlayacaksınız, hani eğitimde
fırsat eşitliği diyen” de kalmıyor. Özel tarikat okullarından, gösterişli
kolejlere, üniversite hazırlık dershanelerinden haberi olmayan taşımalı eğitim,
devlet okullarına gitmek zorunda.
Kışın soğukta at arabası ile devlet okuluna
gidip, üniversiteyi de binbir zorlukla kazanabilen genç, üniversiteden mezun
olduğunda iş bulabilecek mi?
Her iki üniversite mezunundan birisinin
işsiz olduğu ülkemizde, artık başka ülkelerde de “üç çocuk yapın” diye öğüt veren Başbakanımız, çocukların at arabası
ile okula taşındığını hangi güçlüklerle okutulduğunu ve mezun olduktan sonra da
nasıl iş bulabileceğini söylüyor mu?
Siz hiç duydunuz mu?
İş mi yok? Var aslında, asgari ücretin üçte
birine ikiyüz liraya temizlikçi, taşeron işçi olarak sigortasız kaçak
çalışabilirsen iş var. Çocuğunun okulu mu? Okul da var şehirde. Ama ona alacak
kalem, kitap zor. Onu dershaneye gönderecek paran da olmayacak. Lise mezunu
olan çocuk yine iş bulamayacak.
Taşımalı eğitimi niye yapıyoruz ki? Niye bu
kadar masraf? Bu çoçuklara bu kadar acı niye...
Eğitimde fırsat eşitliği olmadıktan sonra.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder