Tüketicinin korunması konusunda otuz yıllık meslek
hayatımı, bu süre içinde 16 yıllık Reklam Kurulu üyeliğini de düşündüğümde,
aklıma hep çocuklara yönelik reklamlar gelir.
İlk çalışmayı 1983 yılında Milliyet Gazetesi’ndeki
bir haberle yapmıştım. Televizyondaki draje şeker reklamını seyreden iki kardeş
babaannelerinin romatizma ilacını şeker sanarak yemişler ve çocuklarda Ayşe
(abla) ölmüş, Ali ise komada idi.
Hemen, Sağlık Bakanlığı, İlaç İşverenleri
Sendikasına başvurarak şeker görünümlü ilaç veya ilaç görünümlü şeker
yapılmaması gerektiğini belirtmiştik. O günden bu yana onlarca çocuk bonibon
benzeri şekerler yüzünden hastanelere taşınmasına rağmen değişen fazla bir şey
yok. İlaç kapakları yine kolaylıkla açılıyor, ilaçların üstü yine şeker kaplı…
Gerek Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, gerek
sonradan çıkartılan tüm yönetmelikler, televizyon ve reklamlar karşısındaki
çocuğun masumiyetini korumayı hedeflerler.
Kanunun 16.maddesi, Ticari Reklamlar ve
İlanlar başlığı altında şu şekildedir.
“Ticari reklam ve ilânların kanunlara, Reklam
Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına
uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır.
Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun
tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve
mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi
özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve
özürlüleri istismar edici reklam ve ilânlar ve örtülü reklam yapılamaz.
Aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca
yönelik rakip mal ve hizmetlerin karşılaştırmalı reklamları yapılabilir.
Reklam veren, ticari reklam veya ilânda yer
alan somut iddiaları ispatla yükümlüdür.
Reklam verenler,
reklamcılar ve mecra kuruluşları bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdürler.”
Kanunun Yükümlülük başlıklı 21.maddesi, bu konuda
reklam vereni, reklamcıyı, ve mecra kuruluşunu sorumlu tutmuştur.
“Reklam
verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşları veya aracıları Kanunun 16 ncı
maddesi ile bu Yönetmelikte belirtilen ilkelere uymakla yükümlüdür.
Reklamcılar
ya da reklam ajansları, Kanunun 16 ncı maddesine ve bu Yönetmelikte belirtilen
ilkelere uygun reklam hazırlayarak reklam verenin yükümlülüklerini yerine
getirmesine sağlayacak biçimde çalışmak ve bu konuda onu uyarmak zorundadır.
Reklam
veren, mal veya hizmetleri konusunda reklamcıya doğru ve gerçeklere uygun bilgi
ve belge vermek zorundadır.
Reklam
verenin, Kanunun 16 ncı maddesine ve bu Yönetmelikte belirlenen ilkelere uygun
olmayan reklamını daha sonra düzeltmesi ve telafi etmesi kendisinden beklenilen
bir davranış olmakla birlikte, bu Yönetmelikte belirlenen ilkelere aykırı
hareket edilmesine mazeret oluşturamaz.
Reklamı
yayımlayan, nakleden veya dağıtan veya sunan mecra kuruluşları veya aracıları
reklamın kabulünde ve kamuoyuna sunulmasında gereken dikkat ve özeni göstermek
zorundadır.
Oysa
bu konuda reklamları denetlemekle görevli olan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Reklam Kurulu Başkanlığı’nın ceza uygulamalarına baktığımızda, son 5-6 yıldır
yalnızca reklam verene ceza kesildiği, (para, durdurma ve düzeltme) reklamı
yapana ve yayınlayana hiçbir ceza verilmediği görülecektir.
Bakanlığın,
medya kuruluşları ile ilişikleri iyi tutmak için kanunun 16.maddesine uymadığı
söylenebilir."
(http://www.tuketici.gov.tr/source.cms4/index.snet?etdid=A67D79DF-0B0A-45C5-A9DE-5BA7BAF5EA9C)
Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Reklam Kurulu, örtülü reklam konusunda iyi bir düzenleme yapmış iken,
6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanuna dayanılarak çıkarılan ikincil düzenlemelerin en önemlilerinden biri olan
Yayın Hizmeti Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik 2 Kasım 2011 tarihli ve
28103 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Ürün yerleştirme
uygulaması yapılacak programın başında, sonunda ve her reklam kuşağı sonrasında
ürün yerleştirme ile ilgili bilgilendirme olacak.
Ürün yerleştirmede;
ürün veya hizmetin özelliklerinin övülmesi ya da benzeri diğer ürün ya da
hizmetlere göre belli bir ürüne yönelik tercih bildirilmesi, ürünlere veya
hizmetlere özel tanıtıcı atıflar yaparak ürün veya hizmetlerin kiralanmasının
veya satın alınmasının doğrudan teşvik edilmesi ve aşırı vurgu yapılması, ürüne
ilişkin detaylı bilgi verilmesi ve farklı çekim teknikleriyle ürünün ön plana
çıkarılması yasak olacak.
Ürün yerleştirmenin
programın bütünlüğünü bozmaması ve program içerisine yerleştirilen ürünün,
programın bir parçasıymış gibi doğal mecrasında kullanılması gerekecek.
Ürün yerleştirilen
programda, bir saatlik yayın süresince en fazla 4 farklı ürün yerleştirmesi
yapılabilecek.
Haber bültenlerinde, çocuk programlarında ve dini tören
yayınlarında ürün yerleştirme yapılamayacak.
Burada da çocuklar
yine korunmuş gibi görünüyor değil mi? Aslında tam tersi. RTÜK bu yönetmelikle
çok tehlikeli bir kapıyı aralık bıraktı. Çocuk ailesi ile bir aile dizisi
seyrettiğinde yerleştirilen ürünlerin etkisi altında kalacak. Eğer adam kolalı bir
meşrubat içiyorsa, çocuk adamın iyi bir karakter olduğunu ileri sürerek
ailesinden kolalı meşrubat isteyecek veya rafa yerleştirilen ürünün ne olursa
olsun görüntüsü bilinçaltına işleyecektir.
Bu reklama ürün
yerleştirildi demek konuya çözüm değil, çözümsüzlük getirmektedir. Sürekli
kanal değiştirip o uyarıyı görmemek de büyük olasılıktır.
Ama mesele rating
savaşı, bu konuda yapıldığı iddia edilen usulsüzlükler, milyar dolarları geçen
televizyon reklam pastası, politik yandaşlıklar olduktan sonra yönetmeliklerin
ciddi olarak kontrol edildiğini kim iddia edebilir ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder