İngiltere’nin sanayi devrimine geçişini hızlandıran en önemli etken üretimde buhar makinelerinin kullanılmaya başlanmasıdır. Buhar makinelerinin yaygınlaşması ile, buhar makinelerinin çalışması için gerekli olan kömüre de bir anda talep artıvermişti.
Maden ocaklarında çalışan işçilerin birçoğunun kentlere göç etmesi ile madenlerde çalışmak üzere çocuklar kullanılmaya başlandı. Girilmeyecek kadar küçük galerilere boyunlarındaki sepet ve bir çekicle emekleyerek giren küçük çocuklar, kazdıkları kömürü sepetlerine koyup geri geri galerilerden çıkartırlardı. Bir çoğu 30’lu yaşlarını göremeden ölüp gittikleri için “bir genç kara ölü daha” denilerek son yolculuklarına uğurlandılar.
Günümüzde artık bu kömürcü çocuklarından çalışan kalmadı dersek yanılmış oluruz. Bugün Hindistan’ın kuzeydoğusunda Jaintia tepelerinde çoğu Bangladeş’li ve Nepal’li olan tam 70 bin çocuk son derece tehlikeli koşullarda madenlerde kömür arıyor.*
Türkiye’de ise çocuk işçilik kanunen yasak olmasına karşın, özellikle sanayide çırak, tarımda aile işçiliği adı altında sürdürülüyor. Çocuklar çalışmadığında genel işsizlik nedeni ile aile geçimini sürdüremiyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2006 Çocuk İşgücü Anketi verileri baz alınarak hazırlanan araştırmaya göre çalışan çocukların 204 bini ücretsiz aile işçisi, 109 bini ücretli, maaşlı ya da yevmiye ile çalıştırılıyor. Tabii bu işin istatistiğe yansıyan kısmı. Buzdağının ise görünen ucu sadece. Milli gelir dağılımındaki bozukluk, işsizlik, yoksulluk arttıkça çocuk işçi istihdamı da artıyor.
Çocukluktan çıktıklarında ise kayıt dışı istihdamın sigortasız, güvencesiz çalışanlar ordusunun yeni neferleri olacaklar. Çünkü Türkiye’de şu anda çalışan iki kişiden biri kayıt dışı. Sayıları 11 milyonu bulan kayıt dışı işçiler ile ilgili tedbirler almayı da hiçbir hükümet cesaret edip alamıyor. Kayıt dışı çalıştırma kanunen yasak ama uygulayan kim. İşyerleri kontrol edildiğinde kayıt dışı çalışanların yüzde ellisinin işine son verilse, ortaya çıkan 5.5 milyonluk işsizler ordusu her siyasi iktidar için sorun olacak. O yüzden “kim nasıl çalışırsa çalışsın, işi varmı dua etsin” mantığı ile şükürler olsun diyen bir çalışma şekli yaygınlaştırılıyor. Yaz aylarında tarımda çalışmak üzere işçi çocuk pazarları kuruluyor. Türkiye AB’ye bu konuda söz vermiş ama, AB’ye alınma umudu olmayınca verilen sözünde tutulacağı ile ilgili bir girişimi de yok aslında.
Bu çocuk halleri yazımızın konusu, Diyarbakır’da terör belasından bıkıp, Ankara’ya Kızılcahamam’a gelen bir ailenin öyküsü. Çocuklar babalarına odun kömürü yapmak için yardımcı oluyorlar. Meşe odunları büyük bir çadır gibi dizilip, üzerleri toprakla kapatılıyor. Alttan yanan kontrollü ateşle meşe odunları günlerce pişip meşe kömürüne dönüşüyorlar. Ateş kontrol edilemediğinde ise biriken gazlar yüzünden ocak patlıyor ve etrafında bulunan insanları yakıp kavuruyor.
Bugünkü çocuklarımız bu aileden. Kimi zaman ocakbaşı lokantasındaki Adana kebap kimi zaman da piknikteki mangal için meşe kömürü yapıyorlar.
Bazen fotoğrafların arasında 200 yıl kadar olsa bile yoksulluğun pençesindeki çoçuklar açısından değişen ne var ki...
Püren TÜRKER'e fotoğrafları için teşekkür ederiz.
Kaynak gösterimi: Vargı, S., www.0-18.org, Çocuk Halleri