“Sokakta değil çocuğum. Sokakta bir sürü sapık var. Üstelik sokakta oynayacak yer bile kalmadı. Bütün kaldırımlar otopark oldu. Odasında oturup bilgisayarının başında ödevlerini yapıyor. Gözümün önünde böylesi daha güvenli.”
Normal gibi görünüyor değil mi? Aslında hiç de öyle değil. Bilgisayarının başında oturan çocuk, internete girdiği anda eğer gerekli güvenlik kurallarını uygulamıyor ise sokaktakinden yüzlerce kez daha fazla tehlikede. Hem de bu tehlike internetin ulaştığı bütün ülkelere kadar uzanıyor.
Sosyal paylaşım sitesi olan Facebook’ta çizgi film karakterlerinin kişi fotoğrafı olarak kullanılması masum bir akım gibi görünmesine rağmen, sonradan bunun internette çocuk pornosu ile uğraşanların, çocukları bu yolla kandırmak için buldukları bir tuzak olduğu anlaşıldı.
Çocuklarımız internette ödev yaparken bile, bu sitelerden başka sitelere oradan da başka sitelere yönlendirilebiliyorlar. Çocuklarımızın bir çoğu da “nasıl olsa bilgisayar, bunun içinden çıkıp bana zarar veremez” diye düşünüyorlar. Internetten anlamayan anne ve babaların da görüşü ne yazık ki bu yönde. Çocuklar, takma ad kullanmadan bütün kimlik bilgilerini, adreslerini, okullarını ve sınıflarını da internette karşılaştıkları kişilere kolaylıkla verebiliyorlar.
Pekiyi işin gerçeği ne.. Gelin ona da bakalım.
IWF (Internet Watch Foundation) tarafından yayımlanan 2009 yılı raporunda, çocukların cinsel istismar görüntülerini satan en az 450 farklı suç örgütünün tespit edildiği belirtildi. Bunların sadece 10 tanesi bile 650’den fazla uygunsuz web sayfası barındırıyor. IWF, bahsi geçen web sayfalarını engelleyerek, binlerce görüntüye ulaşılmasının ve bunun ticaretinin önüne geçti. ''Avrupa Çevrimiçi Çocuklar'' projesi kapsamında 25 Avrupa ülkesinde yapılan araştırmaya göre, internet kullanan Türk çocuklarının yüzde 85'i, internette karşılaşabilecekleri istenmeyen sorunları çözebileceklerine inanıyor. Ancak interneti güvenli kullanma konusunda Türk çocukları Avrupalı yaşıtlarının en gerisinde kalıyor.
ODTÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kürşat Çağıltay, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünde düzenlenen basın toplantısında, çocuklar ve çevrimiçi teknolojiler konusunda Avrupa çapındaki sosyal, kültürel ve düzenleyici etkilerin ne olduğunu belirlemek amacıyla yapılan araştırmanın sonuçları hakkında bilgi verdi.
Araştırmanın, 25 Avrupa ülkesinde bu yılın mayıs-haziran tarihleri arasında 9-16 yaş grubunda yönelik olarak yapıldığını belirten Çağıltay, Türkiye'de kentsel ve kırsal bölgelerden seçkinsiz tabaka yöntemiyle seçilen bin 18 çocukla yüz yüze görüşmeler yapıldığını söyledi.
Araştırmaya katılan ve hepsi internet kullanan çocukların yüzde 40'nın kendisine ait bilgisayarı olduğunu, yüzde 40'ının da bilgisayarını aile fertleriyle paylaştığını ifade eden Çağıltay, Türk çocuklarının ve ebeveynlerinin internet kullanım oranının Avrupa ortalamasının oldukça altında kaldığını söyledi.
Türkiye'de çocukların yarıdan fazlasının internete evden ve internet kafelerden bağlandığına, evden bağlanan çocukların 3'te birinin bilgisayarının da ortak kullanılan odada bulunmadığına işaret eden Çağıltay, bunun ebeveynlerin çocuklarının internet kullanımını denetlemelerini engellediğini dile getirdi.
İnternet güvenliği konusunda gerek ailelerin, gerek ebeveynlerin kendilerini yetkin gördüğünü, ancak araştırmanın reel sonuçlarının tam tersini ortaya koyduğunu kaydeden Çağıltay, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ebeveynlerin yüzde 72'den fazlası çocuklarının internette karşılaştığı rahatsız edici durumlarda, onlara yardım edebilecekleri konusunda kendisine güvenmektedir. İstenmeyen virüs programı kullanım oranı Avrupa'daki ebeveynlerde yüzde 72 iken, Türk ebeveynlerde sadece yüzde 42'dir.
Çocukların yüzde 85'i internette karşılaşabilecekleri istenmeyen sorunları çözebileceklerine inanırken, yüzde 83.4'ü de internet kullanımı konusunda çok fazla bilgi sahibi olduğunu belirtti. Çocukların sadece yüzde 17'si filtre seçeneklerini, yüzde 32'si sosyal paylaşım seçeneklerindeki gizlilik ayarlarını nasıl değiştireceklerini biliyor. Çocukların yüzde 71'i ise istenmeyen mesajları nasıl engelleyebileceğinden haberdar değil.''
- ÇOCUKLARIN SOSYAL PAYLAŞIM SİTESİ TERCİHİ FACEBOOK
Araştırmaya katılan çocukların internetteki aktivitelerinin yüzde 92'sini okul işleri, yüzde 59'unu eğlence-video klip izleme, yüzde 49'unu oyun oynama, yüzde 48'ini arkadaşları ile sosyal ağlarda paylaşımda bulunma, yüzde 40'ını haberleri okuma ya da izleme ve müzik ya da film indirmenin oluşturduğunu belirten Çağıltay, sosyal paylaşım sitesi kullanan çocukların yüzde 85'inin facebook profiline sahip olduğunu söyledi.
Sosyal paylaşım sitelerine üye olma yaşının alt sınırının 13 olduğunu hatırlatan Çağıltay, ancak araştırmanın bu sitelerde hesabı bulunan çocukların üçte birinin 13 yaşın altında olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.
Çağıltay, sosyal paylaşım sitelerini kullanan çocukların yüzde 42'sinin profillerinin ''herkese açık'' olduğunu, yüzde 65'inin kendisini açıkça gösteren bir profil resmi kullandığını, yüzde 59'unun güvenlik ayarlarını nasıl değiştireceklerini bilmediğini ve yüzde 19'unun adres, yüzde 8'inin ise telefon numaralarını profillerinde paylaştığınız bildirdi.
- TÜRK VE AVRUPALI ÇOCUKLAR ARASINDA FARK
İnternette cinsel içerikli fotoğraf gördüğünü belirten çocukların oranının yüzde 13 olduğuna işaret eden Çağıltay, ''Yüzde 46'sı bu fotoğraflardan rahatsızlık duyduğunu ifade ederken, Avrupa'da bu oran yüzde 33'lerde kalıyor'' dedi.
Araştırmanın, Türk çocuklarının yüzde 9'unun klasik zorbalığa, yüzde 3'ünün de siber zorbalığa maruz kaldığını ortaya koyduğunu dile getiren Çağıltay, Avrupa'da bu oranların yüzde 20'ye yüzde 5 olarak belirlendiğini söyledi.
Tanışmadığı kişilerle internet üzerinden konuşan ve sonra da yüz yüze görüşen çocukların oranının da Avrupa ile Türkiye arasında farklı olduğuna dikkati çeken Çağıltay, ''Tanımadığı kişilerle internette görüştüğünü söyleyen Türk çocukları yüzde 14, daha sonra yüz yüze tanıştığını belirtenler yüzde 2. Avrupa'da ise yüz yüze tanışmadığı kişilerle internette konuşan çocukların oranı yüzde 25 iken, daha sonra bu kişilerle tanışanların oranı ise yüzde 6'' dedi.
- ''BİLGİSAYAR EVLERDE ORTAK YAŞAM ALANLARINA ALINMALI'
'
Çağıltay, internetin daha güvenli kullanılabilmesi için bilgisayarın çocukların özel odasından ortak yaşam alanlarına alınması, okullarda bilgi ve iletişime yönelik derslerin içeriklerinin geliştirilerek, internet güvenliği konusunda yeni bilgiler sunulması gerektiğini söyledi.
İnternet servis sağlayıcılarına da önemli görevli düştüğünün altını çizen Çağıltay, ailelerin kolay kullanabileceği filtreleme, kısıtlama ve kontrol etme yazılımlarının servis sağlayıcıları tarafından ücretsiz verilmesini önerdi.
Çağıltay, internet güvenliği konusunda çalışan uluslararası organizasyonlara Türkiye'nin üyeliğinin sağlanmasının önemine de işaret etti.
Çocuklara yönelik tehlikeler bunlar. Ya yetişkinlere yönelik olanlar ne.
Sosyal paylaşım sitelerinde çok az insan, fotoğraflarını ve şahsi bilgilerini gizliyor. Birçoğu kendini tanımayan insanlara,kendisinin, ailesinin, evinin fotoğraflarını açıyor. Bir çoğumuzda bu sistemin neye hizmet ettiğini bilmeden paylaştıkça paylaşıyoruz. Aslında çocuklara örnek olması gereken bizleriz.
Türk Telekom’un NeTTe Çocuk Var internet güvenlik sistemi ile belirli kategorilerde filtreleme sağlanabiliyor.Türk Telekom, internetin çocuklar için de güvenli olması açısından yeni bir güvenlik programı oluşturuyor. Böylece ADSL aboneleri rahatlıkla evlerine internet bağlantısı kurabilecek, aileleri içeren güvenlik programından faydalanabilecekler.
0-18.org olarak ilköğretimde mutlaka güvenli internet derslerinin yaygınlaştırılmasını, bunun çocukların devam ettiği dershanelerde de haftada bir zorunlu ders olarak verilmesini istiyoruz.
Kaynak gösterimi: Vargı, S., www.0-18.org, Çocuk Halleri