ULUSAL İLETİŞİM AĞI

9 Ekim 2011 Pazar

Taşı Beni, Eğit Beni, Üniversiteye Kazandır Beni


Aksaray’dan Karapınar yoluna saptığınızda Emirgazi ilçesi karşılar sizi. Aslında Anadolu’nun tam ortasında ve Konya’ya bir buçuk saat mesafede olmanıza karşın köylerin görünümü ürkütücüdür. Birkaç kerpiç damlı ev, birkaç hayvan ve kilometrelerce sonra birkaç benzer ev daha.

Konya gelişmişlik düzeyi açısından il olarak ön sırada gelmesine rağmen, köyleri adına köy değil de mezra denebilecek kadar küçüktür.

Yalnızca Konya’mı? Ankara’nın yanı başında yolunuz Polatlı ve köylerine düştüğünde de aynı şeyi görürsünüz. Küçük köyler, terk edilmiş ilkokullar ve taşımalı eğitime “taşınan” çocuklar. Konya, Ankara, Kayseri gibi büyük illerin yanıbaşındaki köylerle tüm Anadolu’da işsizlik göçleri nedeniyle köyler boşalmış, okullar yıkık dökük bir hale gelmiştir...

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 2009-2010 eğitim öğretim yılında 668 bin 142 öğrencinin taşımalı eğitimi için 428 milyon 130 lira taşıma bütçesi, 188 milyon 766 lira yemek ödenek bütçesi ayrıldığı belirtiliyor.

Yerleşim biriminde okul bulunmayan, doğal afet ve başka nedenlerle okul binası kullanılamayacak derecede hasarlı olan, 1., 2. ve 3. sınıflarda toplam öğrenci sayısı 10’dan az olan, yerleşim birimindeki ilköğretim okulunda 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar için yeterli sayıda derslik bulunmayan ve bu sınıflardaki toplam öğrenci sayısı 60’tan az olan bölgelerde taşımalı eğitim yapılıyor. Taşımalı eğitim, bu yıldan itibaren ilköğretimin yanı sıra liselerde de uygulanmaya başlanacak. Başta kızlar olmak üzere, bulunduğu yerde lise olmayan öğrenciler, lise bulunan yerlere servislerle taşınacak. Bu uygulamadan, ilk aşamada 50 bin öğrenci yararlanacak. 2010-2011 eğitim öğretim yılında orta öğretimde de bazı yenilikler uygulamaya konulacak. Yeni uygulamaların başında, özellikle kırsal kesimde uygulanan taşımalı eğitim sistemine orta öğretimin de dahil edilmesi geliyor. Bu eğitim-öğretim yılında, ilk aşamada başta kızlar olmak üzere liselerde okumak isteyen 50 bin öğrenci taşımalı eğitimden yararlanacak.

Bu konuda ilginç olan, taşımalı eğitimin birçok gelişmiş ilin hemen yanı başında yapılıyor olması. Örneğin Kayseri’nin Oymaağaç Mahallesi'nde yaşayan çocuklar, okula at arabasıyla gidip geliyor. Bu konudaki haber ise aynen şöyle;

“10 kilometrelik yolu mahallede yaşayan "Hacı Baba" lakaplı Mehmet Kocaman (70)'a ait at arabasıyla kat eden çocuklar, yetkililerden sorununa çözüm bulmasını istedi. Yolculuktaki aksamalar nedeniyle çoğu zaman okula geç kalan öğrenciler, bir saatlik yolculuğun çok yorucu olduğunu ifade etti. At arabalı taşımalı eğitim, Yerel Yönetimler Yasası'yla birlikte büyükşehir sınırlarına dahil edilerek mahalle haline getirilen Merkez Kocasinan İlçesi'nin Oymaağaç Mahallesi ile Anbar Mahallesi arasında yapılıyor. Mahallelerinde okul olmadığı için Anbar İlköğretim Okulu'na gitmek zorunda kalan öğrenciler, her gün saat 07.00'de yola çıkıyor. Çocuklar, ilk derse yetişebilmek için erkenden yola çıkmak zorunda kaldıklarından birçoğu kahvaltısını at arabasının üzerinde yapıyor.

Çocuklar, okumak için her sabah ve akşam 10 kilometrelik yolu at arabasının üzerinde kat ediyor. Yolculuklarının 2 kilometrelik bölümünü ise şehirlerarası trafik geçişinin sağlandığı çevre yolundan yapıyorlar. Öğrenciler 5 yıldan beri aynı çileyi çekiyor. Mehmet Kocaman ise ileri yaşı nedeniyle hastalandığında çocukların bazen okula geliş gidişlerinin aksamasına neden oluyor. Aralarında Mehmet Kocaman'ın torununun da bulunduğu öğrenciler, bazı günler köy sakinlerinden birisinin kendilerine eşlik etmesiyle yola çıkıyor.

"Hacı Baba" diye seslendikleri eğitim gönüllüsünün atının çektiği arabaya doluşan çocuklar tehlikeli yolculuğa başlıyor. Yaşlı adamın hastalanması halinde ise yerine aynı okulda okuyan torunu geçiyor. Servis olmadığı için okul yolunu at arabasıyla kat eden öğrenciler için yolculuğun en tehlikeli kısmı ise Kuzey Çevreyolu'na bağlantıyı sağlayan karayolunda başlıyor. Ters yönden karşıdan gelen araçların arasından 2 kilometre giden öğrenciler yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra okula ulaşabiliyor. Öğrenciler, at arabalı yolculuklarının son bulması için servis istediklerini dile getirdi.”

Taşımalı eğitim aslında kendi başına bir sorun değil, birçok sorunun ortak sonuçlarından yalnızca birisi. Tarımsal politikaların yanlışlığı sonucunda, tarımsal üretimin düşmesi, köylerdeki geçim sıkıntısı nedeniyle kente iş aramaya giden gençler köylerin boşalmasına neden oldu. Köylerde, köyü bekleyen yaşı ellinin üzerinde yaşlılar kaldı. Türkiye’nin kırsal nüfusu süratle azalırken, büyüyen kent nüfusu köyden gelenlere iş yaratamadı.

İşsizlik, yoksulluğu, yoksulluk cahilliği körükleyince, “beni taşıyarak mı eğiteceksiniz, beni taşıyarak mı üniversiteye hazırlayacaksınız, hani eğitimde fırsat eşitliği diyen” de kalmıyor. Özel tarikat okullarından, gösterişli kolejlere, üniversite hazırlık dershanelerinden haberi olmayan taşımalı eğitim, devlet okullarına gitmek zorunda.

Kışın soğukta at arabası ile devlet okuluna gidip, üniversiteyi de binbir zorlukla kazanabilen genç, üniversiteden mezun olduğunda iş bulabilecek mi?

Her iki üniversite mezunundan birisinin işsiz olduğu ülkemizde, artık başka ülkelerde de “üç çocuk yapın” diye öğüt veren Başbakanımız, çocukların at arabası ile okula taşındığını hangi güçlüklerle okutulduğunu ve mezun olduktan sonra da nasıl iş bulabileceğini söylüyor mu?

Siz hiç duydunuz mu?

İş mi yok? Var aslında, asgari ücretin üçte birine ikiyüz liraya temizlikçi, taşeron işçi olarak sigortasız kaçak çalışabilirsen iş var. Çocuğunun okulu mu? Okul da var şehirde. Ama ona alacak kalem, kitap zor. Onu dershaneye gönderecek paran da olmayacak. Lise mezunu olan çocuk yine iş bulamayacak.

Taşımalı eğitimi niye yapıyoruz ki? Niye bu kadar masraf? Bu çoçuklara bu kadar acı niye...

Eğitimde fırsat eşitliği olmadıktan sonra.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org