ULUSAL İLETİŞİM AĞI

1 Kasım 2011 Salı

“Anne bak bi kııııı pasta atmışlar mı”


İstanbul Oyuncak Müzesi, yerli ve yabancı bir çok oyuncağı sergiliyor. Yıllar geçtikçe unuttuğumuz deterjan kutuları, öküzbaş çiviti, tenekeden yapılmış oyuncak polis arabalarından tutunda, Almanya’dan getirilen elektrikli oyuncak trenler bir bir sergileniyor. Çocuklar ve aileleri için cumartesi ve Pazar günleri vakit geçirilecek güzel bir müze. Hemen alt katındaki kafeteryada çocuklar için doğum günü organizasyonları yapılıyor.

Oyuncak müzesinden çıkıyorum.. Birkaç adım sonra bir kadın çöpleri karıştırıyor. Çöp toplayıcılarının naylon çuvallarla kapladığı çek çek arabasının üstünde bir çocuk annesinin attığı kağıtları ezerek alta doğru sıkıştırıyor. Annesi bir yandan “ bas laan “ diye bağırıp çocuğun ayağının dibine kağıtları atıyor.

Çöp kutusu bir pastacının önünde duruyor. Çöpün önünde mayaların konduğu kartonlar, yağ kutuları ve sıvı cikolatinin konduğu plastik kaplar duruyor. Çocuk sanıyorum daha önce bu çöpten pasta yediği için annesine bağırıyor. “ Anne bak bi kııı pasta atmışlar mı“ Annesi ilgisiz, kartonları atarken yine  baaaaas” diye bağırıyor..

İstanbul oyuncak müzesinin önü. İçeride birazdan bir yaş günü partisinde pasta yenilecek. Az ilerde bir başka çocuk, çöpe pasta atılmış mı diye merak ediyor.

Eskiden raporlara, yıllardır uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları, köyden kente giderek artan göç ve kentsel işsizlik, milli gelir dağılımının giderek bozulması diye yazardık, şimdi buna terör nedeniyle boşaltılan köyleri de eklemek gerekiyor.

Başbakan çıkıp “üç çocuk en az üç çocuk” diye bağırıyor. Üç çocukla bu işsizlikte ve bu pahalılıkta, ancak daha iyi çöp toplanabilir.

Çünkü üç çocuğu da üniversiteyi bitirmiş ama iş bulamamış o kadar çok aile varki…

Anneee bak bi kııııı pasta atmışlar mı.

Bu tür görüntüleri ve sesleri artık duymuyoruz. Kanıksanıyor zamanla, üzücü olan da o.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org